Meltem FIRATLI/meltem.firatli@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2025 07:00
Dünyaca ünlü yazarlar Han Kang, Haruki Murakami ve Jo Nesbo’nun romanları ülkemizde de çok seviliyor. Farklı milletlerden üç yazarın yarattığı kimi zaman travmatik, kimi zaman büyülü, kimi zaman da tüyler ürpertici hayatları heyecanla takip ediyoruz. Yeni romanlarıyla gündemde olan üç yazarı ve eserlerini Türkçeye kazandıran isimler anlattı.
Güney Koreli yazar Han Kang ‘Vejetaryen’de kendi bedeni üzerinden topluma, iktidara, her türlü baskıya isyan eden bir kadının hikâyesini anlattı, geçen yıl Nobel Edebiyat Ödülü aldı. 2002 tarihli ‘Sevgilinin Soğuk Elleri’ ise bu yıl Türkçe yayımlandı. Japon yazar Haruki Murakami’yi The New York Times ‘21’inci yüzyıl edebiyatını icat eden yazar’ olarak tanımladı. Yeni kitabı ‘Şehir ve Belirsiz Duvarları’nda aşka bir ağıt yazdı. Jo Nesbo ise İskandinav polisiyesini zirveye taşıdı. Efsanevi kahramanı Harry Hole ‘Kanlı Ay’da bu kez suçlularla birlikte zamana karşı da yarışıyor. Bu yaz tatilde okuyacağı kitaplara karar verecekler için sevilen üç yazarı ve eserlerini Türkçeye kazandıran çevirmenleriyle konuştuk.
‘KANG ANLATTIKLARIYLA VE YAŞADIKLARIYLA ÇOK BİZDEN, ÇOK İÇİMİZDEN’
Göksel Türközü bugüne kadar Han Kang’ın başta ‘Vejetaryen’ olmak üzere eserlerinden beşini çevirdi, bir tanesi de yolda. Ankara Üniversitesi DTCF Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduktan sonra Kore’de Seul Devlet Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan Türközü, o dönem Kore edebiyatını yakından tanıma fırsatı bulmuş.
-Han Kang edebiyatın içine doğmuş. Babası da bir yazar. Onunla dostluğunuz olduğunu biliyoruz. Biraz bize ondan bahseder misiniz?
Evet, babası çok ünlü bir yazar. Ağabeyi ve küçük erkek kardeşi de edebiyatçı. Kitaplarla iç içe bir hayatı olmuş. Roman ve öyküleriyle tanınıyor ama şiir kitabı da var. Çok kibar, saygılı, mütevazı biri. Alçak sesle konuştuğu için ilk başta çekingen izlenimi veriyor. Ancak sohbet ettikçe onun ne kadar derin düşüncelere sahip, titiz biri olduğu anlaşılıyor. 2017 yılında ‘Vejetaryen’ Türkçe yayımlandıktan sonra Kore Edebiyatı Çeviri Enstitüsü’nün davetiyle Kore’ye gitmiştim. O zaman bir kafede tanıştık. Çok yoğun olduğu için kendisiyle sık haberleşemesek bile özel günlerde yazışıyoruz.
-Hiç bilmeyenler için yazarın eserlerinde yarattığı dünyayı nasıl anlatırsınız?
Han Kang direniş, hafıza ve travma meselelerini önemsiyor. Ülkesinin darbelerle dolu tarihini, özellikle kadınlar üzerindeki makro ve mikro iktidar baskısını şiirsel bir dille anlatıyor. İşlediği temalar bu toprakların okurları için de tanıdık. Han Kang anlattıklarıyla ve yaşadıklarıyla çok bizden, çok içimizden. Sanırım okurlarımızın onu bu kadar sevmesinin altında bu kalp ve ruh kardeşliği var. Aynı masallarla uykuya dalıp aynı felaketlere gözyaşı döküyoruz, aynı heyecanları yaşayıp aynı umutla âşık oluyoruz.
‘MURAKAMİ BİZİ ŞAŞIRTAN BİR EVREN YARATIYOR’
Ali Volkan Erdemir’in Japonya’ya ilgisi ilkokulda Akira Kurosawa’nın ‘Yedi Samuray’ filmini izlemesiyle başlamış. Üniversitede Amerikan kültürü ve edebiyatı okuyan Erdemir, sonraki süreci “Ama Japonya edebiyatı ve müziğiyle beni adeta kendine çağırdı ve tekrar üniversite sınavına girerek bu bölümde öğrenime başladım” diyerek anlatıyor.
-Haruki Murakami yaşayan en önemli edebiyatçılardan biri. Nasıl bir hayat yaşıyor?
Murakami üniversitede tiyatro öğrenimi görmüş ama ülkenin siyasi çalkantı içinde olmasının da etkisiyle derslere gitmek yerine kütüphanede istediği kitapları okumuş. Zar zor mezun olmuş. Açtığı caz barın borçlarını ödeyip refaha ereceği sırada yazarlık mesleğini tercih etmiş. Murakami’yle görüştüğümde edindiğim izlenim, kendini gerçekleştirmiş insanların dinginliği ve mütevazılığı oldu.
-Türkiyeli okurlar Haruki Murakami’yi neden bu kadar çok sevdi?
Kanımca Murakami’nin dünya çapında en çok okunan yazarlardan biri olmasının nedeni, eserlerinde karakterlerinin bir ülke, düşünce, yargı içinde sınırlanmaması. Böylece bize tanıdık geliyor, hatta bize bizi çağrıştırıyor. Başkarakter genelde sade bir yaşam süren CD ve DVD koleksiyonuyla mutlu, kendi halinde bir insan oluyor.
Biz de günlük yaşamın karmaşasından kendini sakınan bu karakterlerin aynasında belki de kendimizi görüyor ya da görmek istiyoruz. Böylece Murakami’nin romanlarındaki hayal dünyasına kaçarak yaşamın bize dayattığı, üzerimize biçilmiş paltolardan arınıyoruz. Özü gerçek mekân ve olaylara dayanan ama içine kattığı büyüyle, diğer bir deyişle büyülü gerçekçilikle zihnimizle oynayan ve bizi şaşırtan bir evren yaratıyor Murakami.
‘NESBO’NUN AİLE, İLİŞKİLER, SADAKAT GİBİ KONULARIN İÇ İÇE GEÇTİĞİ GÜÇLÜ BİR ANLATIMI VAR’
Tüm zamanların en ünlü Norveçli yazarı Jo Nesbo’nun eserlerini Türkçeye kazandıran isimse Solina Silahlı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı mezunu olan Silahlı çevirmenliğe Adam Öykü dergisine Ernest Hemingway’in bir öyküsünü çevirerek başlıyor.
-Türkiyeli okurların İskandinav polisiyesine ilgisinin kaynağı nedir?
Sanırım bilinmezliği, olay örgüsünün yanı sıra derin anlatımı, ilginç detayları, hatta coğrafyasıyla İskandinav polisiyesi okurun dikkatini çekti. İskandinav yazarların genel olarak insan psikolojisi, toplumsal sorunlar gibi konulara sıkça değindiğini söyleyebilirim. Jo Nesbo da bu tanıma uyan, Norveç’in en tanınmış polisiye yazarlarından biri. Yazarlığın yanı sıra eski bir futbolcu, gazeteci ve rock yıldızı. En çok ‘Harry Hole’ serisiyle tanınıyor ama ben Jo Nesbo çevirmeye bu seriden ayrı, bağımsız bir kitap olan ‘Krallık’la başladım ve ilgim hiç eksilmeden arttı.
-Jo Nesbo’nun eserlerinde yarattığı dünyayı nasıl tanımlarsınız? Anlatır mısınız?
Özellikle ‘Krallık’tan yola çıkarak karakter tahlilleri, aile, ilişkiler, sadakat gibi konuların iç içe geçtiği güçlü bir anlatımı olduğunu söyleyebilirim. ‘Harry Hole’ serisinde de toplumun karanlık yüzü, karakterlerin iç dünyası, Norveç’in kasvetli havası, vahşi cinayetler işlenirken yine hiç beklenmedik bir son bizi bekliyor.