Oluşturulma Tarihi: Mayıs 18, 2025 07:00
Dünyanın farklı ülkelerinde kariyerlerine devam eden beş genç Türk biliminsanı depremle yaşam konusunu masaya yatırdı ve ‘Genç Türk deprem bilimcilerden çağrı: Depreme dayanıklı bir Türkiye ancak deprem kültürü ile mümkün’ isimli bir çalışma yayımladı. “Kurumsal ihmaller öğrenilmiş çaresizlik yaratır” diyen biliminsanları ülkemizde deprem kültürünün neden yerleşemediğini ve bu konuda neler yapılabileceğini anlattı.
İzmit depreminde (17 Ağustos 1999) çocuk olan, bugünse dünyanın farklı ülkelerinde deprem araştırmaları yürüten beş genç Türk biliminsanı, 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından bir araya geldi. Ezgi Karasözen (Alaska Deprem Merkezi), Pınar Büyükakpınar (Almanya GFZ Helmholtz Yer Bilimleri Merkezi), Deniz Ertuncay (İtalyan Ulusal Oşinografi ve Uygulamalı Jeofizik Enstitüsü), Emre Havazlı (NASA Jet İtiş Laboratuvarı) ve Elif Oral (Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü) Türkiye’de deprem kültürünün neden yerleşemediğini ve nasıl inşa edilebileceğini tartıştıkları bir çalışma yaptı. Sismoloji ve deprembilimi dergisi Seismica’da, Eylül 2023’te yayımlanan ‘Genç Türk deprem bilimcilerden çağrı: Depreme dayanıklı bir Türkiye ancak deprem kültürü ile mümkün’ adlı bu çalışma depreme dayanıklı bir ülke haline gelebilmenin toplumsal dönüşümle mümkün olabileceğini vurguluyor. Silivri depremiyle konu yeniden gündemimize geldiği için Türkiye’deki eksiklikleri anlatan ve çözüm önerileri sunan bu 5 deprembilimci sorularımızı ortak yanıtladı.
◊ Deprem kültürü kavramını biraz açabilir misiniz?
Bir toplumun deprem riskini kabul edip onunla yaşamayı öğrenmesiyle şekillenen, davranış ve tutumları kapsayan bir kavram bu. Bireylerin bilgili ve hazırlıklı olması bu kültürün temelini oluşturur. Türkiye’de bu sadece teknik değil, aynı zamanda sosyal bir eksiklik. Depremi unutmak yerine hatırlamak herkesin sorumluluğu. Deprem kültürü; eğitim, deneyim paylaşımı, sosyal hafıza ve yapısal önlemlerle gelişir. Japonya ve Şili gibi ülkelerde bu kültür sayesinde kayıplar ciddi ölçüde azaltıldı. Türkiye’de de benzer bir bilinç geliştirilmeden yapı güçlendirmeleri yeterli olmaz. Depremle yaşamayı öğrenmek kültürel bir dönüşümle mümkün. Bu kavram sadece mühendisliği değil, toplumun tüm katmanlarını kapsar.
◊ Ülkemizde bu kültürün eksik olmasının sebepleri neler?
Türkiye’deki eksikliğin nedeni bilgiyle davranış arasındaki kopukluk. İnşaat mühendisliği ve sismoloji gelişmiş olmasına rağmen halkta farkındalık düşük. Eğitim sisteminde yerbilimleri neredeyse yok. Medya ilgisi geçici, afet hafızası zayıf. Deprem müzeleri ve sembolleri yaygın değil. Kadercilik kültürü, sorumluluğu bireyden uzaklaştırıyor. Biliminsanlarının halka ulaşma çabası sınırlı. Kurumsal ihmaller öğrenilmiş çaresizlik yaratır ve bu durum her afeti yeniden yaşatır.
◊ Deprem kültürü oluşturabilmek için bireyler, biliminsanları ve devlet hangi rolleri üstlenmeli?
Yerbilimsel bilgi halka yeterince ulaşmıyor. Sosyal medyada yanlış bilgiler yayılıyor, afet eğitimi sistematik değil. Bu eksiklik, afetlerde ağır sonuçlara yol açar. Bireyler riskin farkında olmalı, evlerini güvenli hale getirmeli, tatbikatlara katılmalı, doğru bilgiye yönelmeli. Biliminsanları bilgiyi halkın anlayacağı şekilde aktarmalı, sosyal bilimcilerle işbirliği yapmalı. Devlet afet eğitimini müfredata koymalı, yerel deprem merkezleri kurmalı, yapı denetimini tavizsiz uygulamalı. Bilim-siyaset-toplum üçgeninde şeffaf ve hesap verebilir bir yapı oluşturulursa toplumsal dönüşüm sağlanabilir. Biliminsanları anlaşılır ve güncel bilgi üretmeli, sosyal bilimcilerle işbirliği yaparak etkili iletişim yöntemleri geliştirmeli. Medya kampanyalarıyla farkındalık arttırılmalı, yerel yönetimlere yetki verilmeli. Tüm aktörlerin işbirliği, kültürün yayılmasını sağlar.
◊ Eğitimde neler yapılabilir?
Yerbilimleri eğitiminin okulöncesinden başlaması deprem bilincinin gelişmesi açısından fark yaratır. Er-
ken eğitim çocukların depremleri doğanın bir gerçeği olarak algılamasını ve korku yerine hazırlık refleksi geliştirmesini sağlar. Yerbilimi bilgisi afet öncesi ve sonrası nasıl davranılacağını öğretir. Çocuklar öğrendiklerini ailelerine aktararak toplumsal farkındalığı arttırır.
◊ Yerel deprem merkezleri tam olarak ne iş yapar?
Kandilli ve AFAD’ın geniş ağı olmasına rağmen yerel ölçekte mikro-depremler genellikle kaydedilemiyor. Yerel deprem merkezleri bölgesel risk analizleri yapabilir, bölge halkıyla doğrudan iletişim kurarak tedirginliği azaltabilir. Böylece bilgi kirliliği önlenir, toplumsal güven artar.
◊ Depreme karşı hazırlık konusunda en sık karşılaşılan sosyal ve psikolojik engeller neler?
Depremin zamanının bilinmemesi, insanlarda kontrol kaybı ve çaresizlik hissi yaratır. Şeffaf bilgi verilmemesi, korku yayılması ve fırsatçılık gibi durumlar güveni zedeler. İnsanlar süreci yarıda bırakır, pasifleşir. Bu döngü, güven veren, çözüm odaklı ve sade bilgiyle kırılabilir.
◊ Kadercilik Türkiye’deki deprem hazırlığını nasıl etkiliyor ve bunun üstesinden nasıl gelinir?
Kadercilik sadece halkın değil tüm sistemin sorumluluğu. Devlet, bilim, medya ve yerel yönetimler birlikte hareket ederse halk da daha kolay adapte olur. Önemli olan insanlara yalnız olmadıklarını hissettirmek.
◊ Depreme dayanıklı bir toplum yaratmak adına biliminsanları olarak kendinizi nasıl konumlandırdığınızı anlatır mısınız?
Kendimizi sadece bilgi üreten değil, anlatan ve tercüme eden olarak görüyoruz. Afet hazırlığı sadece teknik değil; sosyolojik, psikolojik ve politik bir konu. Bu nedenle çözüm kolektif çabayla mümkün. Biz topluma katkı sunmakla yükümlüyüz. Bu yüzden çalışmamızı sismoloji ve deprem alanında yayın yapan, bilimsel ve hakemli bir dergi olan Seismica’da, herkesin ulaşabileceği şekilde sunduk. Makalemiz 2023 Kahramanmaraş depremlerine ayrılmış özel sayıda yayımlandı. Bu linkten bakılabilir: seismica.library.mcgill.ca/issue/view/28
‘TATBİKATLAR SADECE FİZİKSEL DEĞİL PSİKOLOJİK HAZIRLIK DA SAĞLAR’
◊ Japonya, Şili ve Kaliforniya’da olduğu gibi Türkiye’de de düzenli deprem tatbikatlarının yapılması neden önemli?
Düzenli deprem tatbikatları hem karar vericiler hem de sahadaki ekipler için hayati öneme sahiptir. Deprem gibi afetlerde birincil (yıkım) ve ikincil (yangın) etkiler zincirleme gelir. Bu karmaşık durumlarda doğru kararlar ancak tatbikatla geliştirilen reflekslerle alınabilir. Temel davranışlar (çök-kapan-tutun gibi) refleks haline gelmeli, halk acil durumlara hazır olmalı. Tatbikatlar sadece fiziksel değil, psikolojik hazırlık da sağlar. Hazırlıklı bireyler afet anında daha sağlıklı karar verir.