Uğruna yüzlerce milyon dolar harcadığın, 5 yaşındaki oğlunu emanet ettiğin, ticari itibarını siyasi istikbali için feda ettiğin adamı sübyancılıkla suçlamak.
Senaryo olarak yazsan abartı derler, anlatsan inanmazlar.
Washington’daki entrikanın şokunu atlattıysanız biraz “neden” ve “nasıl” sorularının arkasındaki perdeyi aralayalım.
Musk, Trump’a yanlamaya başladığında aklındaki plan hazırdı: “Devlet Verimlilik Departmanı” adı altında “süper bakan” olarak hükümete hükmetmek.
Peki en büyük kozu?
Serveti ve algı yönetme gücü.
Zafere giden yolda her şeyin mübah olduğu bir dönemeçti.
Trump’ın paraya da algıya da ihtiyacı vardı. Yollar ve kaderler birleştirildi.
Mitinglerde, Trump’ın malikânesinde, özel görüşmelerde... Hepsinde başkanın yanındaydı.
Hatta Musk, “Trump’ı bir erkeğin bir başka erkeği sevebileceği kadar çok sevdiğini” ilan ediyordu.
Trump hareketinin iki kahramanı vardı artık...
Musk için “Gölge Başkan” bile deniyordu. Nasıl denmesin? İstediği kurumda fink attı, ekibi devletin mahrem bilgilerine erişim sağladı, on binlerce kişiyi kovdurma emri verdirdi.
Kabinedeki bakanlara posta koyacak kadar güce kapılmıştı.
Ama tavırları arka planda sabırları hızla tüketiyordu.
“Devlet bütçesinde trilyonlarca dolar israf bulacağım” vaatleri de boş çıkmıştı.
Önce Trump’ın gözbebeği olan gümrük vergilerine karşı çıktı sonra da Trump’ın önerdiği bütçe tasarısını yerden yere vurdu.
Trump duymazdan geldikçe, sesini çıkarmadıkça sataşmaya devam etti.
Yaralıydı Musk. İtibarını yitirmişti. Araba satışları dip yapmıştı. Şirketi kaybediyordu. Yönetim içinde bile muhalifleri giderek artıyordu.
Artık gitme vakti gelmişti. Trump medenice ayrılmak istedi.
Oval Ofis’te onore etti. Beyaz Saray’ın anahtarını bile hediye etti.
Musk durmadı. Bütçe tasarısına saldırıları giderek şiddetlendi.
Trump sonunda patladı. Başkan da nihayet kılıcını kınından çıkarmıştı. “Musk’ın devlet sübvansiyonlarını ve aldığı ihaleleri iptalle” tehdit etti.
“Seçimi onsuz da alırdım” diye meydan okudu.
Musk’ın intikam için Trump’a “sübyancı” suçlaması yapması kavgayı bel altına taşıdı. “Trump azledilsin. JD Vance gelsin” çıkışı ise darbe koktu.
Evlilik mahkeme salonunda bitti belki ama mahkeme önünde yumruklar konuştu.
Birinin elinde Trump’ı kalan 3.5 yılında fazlasıyla sıkıştırabilecek algı gücü ve para, diğerinin elinde ise devletin tüm olanakları var.
Yazıyı... “Bu savaş büyürse ikisi de yara alır ama Trump ayakta kalır. Benden söylemesi...” diye bitirmiştim.
Gazete baskıya girmeden hemen önce Musk’ın, Trump aleyhine attığı “bel altı” paylaşımlarını sildiğini gördüm.
Musk da farkına varmış olacak ki mühür kimdeyse Süleyman odur...
BAŞKANDAN TEMİZ TESLA
TRUMP “Elon’u düşünmüyorum bile” diyedursun...
Her camdan baktığında gördüğü kan kırmızısı Tesla her daim “o”nu hatırlatıyor.
Hani şu birkaç ay önce Elon’un düşen satışlarına ve hisselerine destek olmak için satın aldığı Tesla.
“Satın” ya da “Birine verin” emri vermiş başkan söylenene göre.
“Elon’u hatırlatacak hiçbir şeyi gözüm görmesin” demiş midir başkan?
Ne diyelim... Danışmanlar yakında internete şöyle bir ilan koyar belki: “Başkandan temiz Tesla. PAZARLIK İÇİN ARAMAYIN”
KARA MİZAH USTASI
ASLINDA Trump’ı hoş tutmak için Alman dedesinin doğum belgesini bile getirmişlerdi.
Çiçeği burnunda Alman Şansölyesi Merz, Beyaz Saray ziyaretlerinin artık olmazsa olmazı haline gelen “Trump’a övgü ve hediye” faslını geçmişti.
Geçmişti geçmesine ama daha “Trump’tan kara mizah ve laf sokma” faslına yeni geleceklerdi.
Merz, Trump’ın gururunu okşama amacıyla Normandiya Çıkarması’ndan bahsetti.
Bahsetmez olaydı...
Trump ortamı buza çevirdi: “Sizin için pek keyifli bir gün değildi herhalde? Bu pek harika bir gün sayılmaz.”
Şaşıran, bozulan, afallayan Merz, toparlamaya çalıştı. “Bu ülkemizin Nazi İmparatorluğu’ndan kurtulduğu gündü” dedi demesine ama ortam buz kesildi bir kere.
Trump 32 diş gülümsemesini hemen düzeltip “Doğru doğru” dedi ama kafasında hala “Ne espri yaptım ama” dediğine eminim ama ispatlayamam.
Müthiş bir kara mizah ustası bu Trump.
KİMİ İMA ETTİ
ABD’nin Türkiye’deki elçisi Barrack malum Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi görevini de üstlendi.
Bu görevi aldığından beri Barrack sık sık bölge ülkelerini ziyaret edip görüşmeler yapıyor.
Geçenlerde de Kudüs’e gidip Netanyahu ile buluşmuş. Suriye’yi konuşmuşlar.
Elçi diyor ki görüşme sonrasında... “Başkan’ın gelecek için tasavvur ettiği Suriye’de hiçbir üçüncü ülke Suriye’yi komşularına, İsrail dahil, saldırmak için kullanamaz.”
Netanyahu elçi ile görüşmede Suriye topraklarından saldırı beklediği üçüncü ülke ya da ülkeler kim söyledi mi acaba?