Sosyal medya paylaşımları ile "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ettiği" suçlamasıyla 148 gün tutuklu kalan Ümit Özdağ, 17 Haziran 2025'te tahliye oldu.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, tahliye olduktan sonraki ilk canlı yayınında Sözcü TV'de İpek Özbey'in sorularını yanıtladı.
Özdağ'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Tutukluluğuna varan gözaltı sürecine değinen Özdağ, "Sabah İstanbul Başsavcılığının bir soruşturma başlattığını duydum ama doğrusu üzerinde pek durmadım. Konuşmanın Antalya'da yapıldığını biliyorum; İstanbul Başsavcılığıyla ne ilgisi var ki?
O gün genel merkezdeki çalışmalarımı bitirdikten sonra biraz erken saatte bir buluşmam vardı. Sonra lokantaya geçtim ve arkadaşla sohbet ederken, koruma ekip amiri yanıma geldi. "Efendim, galiba kötü bir şey oluyor, çevreyi polisler sardılar, sizle görüşmek istiyorlar" dedi. "Olur tabii" dedim ve yukarıya çıktım. Aklıma iki şey geldi: Bir gözaltı, iki suikast ihbarı. Suikast ihbarı daha yüksek bir ihtimaldi, ama gözaltı olduğunu söylediler.
Yukarıya çıktım ve "Hayırdır, müdür bey?" dedim. "Suikast mı, gözaltı mı?" diye sordum. "Gözaltı efendim" dediler. Çevremde yaklaşık 25-30 polis vardı, bu gözaltının tutuklama ile sonuçlanacağı belliydi. Bir suç isnadı yoktu, ancak hakaret suçlaması vardı.
İstanbul’a gidene kadar kafamda sürekli bir soru vardı: "Nasıl tutuklayacaklar?" Çünkü hakaretten dolayı tutuklama olmaz. İstanbul’a vardığımda avukat görüşme odasında beklemeye başladım. Ne zaman götürürsünüz dedim, "Yarın" dediler. Ama öğleden sonra saat 1:30’a kadar beklettiler.
Bu sırada sabah 9’da İstanbul Başsavcılığı, Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü'ne bir yazı yazmış ve "Olaylarla ilgili Zafer Partisi'ne dair bir rapor varsa yollayın" demiş. Ama böyle bir rapor yoktu. Bunun üzerine, onlar da kendi raporlarını hazırlamışlar.
Beş tane Zafer Partisi üyesi, olaylardan sonra gözaltına alınmış. Bir tanesi eski üye, biri de olaylardan üç yıl önce, bir diğeri ise altı ay önce üye olmuş. Hepsi takipsizlik almıştı. Ama buna dayanarak beni tutuklamaya sevk ettiler ve hakim de "Tutuklanmasının önünde engel yoktur" diyerek tutukladı."
Özdağ sürecin zorluğuna da vurgu yaparak sözlerini şöyle sürdürdü:
"86 milyon insanı tutuklamak mümkün; milletvekilleri dışında kimseye dokunulmazlık tanınmaz. Bu süreç başlamış oldu, ancak bir yandan da çok yoğun bir çalışma temposu vardı. Beş ay boyunca yat kalk oldukça yoruldum. Fakat haksız yere suçlandığınızı bilerek yaşamak insanı öfkelendiriyor; bu, insanı en çok yoran şeydir. Bir de ne zaman çıkacağımı bilmemek, insanın kaygılarını artırıyor.
Örneğin Kobani olaylarında çok sayıda insan öldü, 4000'e yakın tutuklama oldu. 34 ilde ve 121 ilçede olaylar yaşandı. İddianame hazırlanması 68 gün sürdü, ama benim hakkımda hazırlanan iddianame ise 78 gün sürdü. Sonunda 2 yıl 4 aylık bir ceza verildi."
"Şimdi gerekçeyi çok büyük bir merakla bekliyorum" diyen Özdağ, "Hakim çok zarifti, ama ben tarihe geçmesini isterdim. Türkiye'de bağımsız yargı olmasa da bağımsız yargıçların olduğunu gösterebilirdi. Kamuoyuna da adalet için hala umut olduğuna dair bir mesaj verebilirdi" dedi.
Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü:
"Benim ilk günden itibaren söylediğim şu oldu: Türkiye’de iki farklı hukuk uygulaması var. İktidara yakın olanlara farklı, muhalefettekilere farklı bir hukuk uygulanıyor. Ama bir milletin bir tek hukuku olmalı. Eğer destekleyenlere farklı, desteklemeyenlere ise düşman ceza hukuku uygulanırsa, milli birlik tesis edilemez.
Anadolu coğrafyası gerçekten çok özel bir yer, bir çeşit "Bermuda Şeytan Üssü" gibi. Tarihte birçok millet ve devlet bu coğrafyada silinmiştir. Anadolu’da binlerce yıl önce Etiler, Hititler gibi medeniyetler varmış. Bugün ise bu coğrafya küresel ısınmalarla beraber büyük nüfus hareketlerine sahne oluyor.
Ve bu dönemde, Orta Doğu'da Netanyahu gibi bir faşistin, büyük batı desteğiyle her tarafı yakıp yıktığı bir zaman diliminde Türkiye'nin en büyük gücü, hava savunma sistemleri, S-400’ler ve Türk Silahlı Kuvvetleri değil, Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği şeydir: "İlk cephede sınır." Bu çok önemli bir mesaj."