Aralarında eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AKP'li eski bakan Hüseyin Çelik'in, Ertuğrul Günay ve eski milletvekillerinin olduğu 19 kişi iktidarı "hukukun üstünlüğü ilkesine uymaya ve adaletli olmaya" çağırdı.
Çağrı metninde, "Ülkemizin hukuk devletine, eksiksiz, gerçek demokrasiye kavuşması herksin barış içinde, özgür, onurlu ve müreffeh bir yaşam sürmesi için iktidarı, tüm yöneticileri ve hukuk uygulayıcılarını hukukun üstünlüğü ilkesine uymaya ve adaletli olmaya çağırıyoruz." denildi.
Metinde şu ifadelere yer verildi:
Mevcut gidişe seyirci kalmamak, her duyarlı yurttaşın görevi; insani ve vicdani sorumluluğudur. Çağrımız bu sorumluluğun gereğidir.
Antik çağın ünlü bilginlerinden Herakleitos'un söylediği gibi 'adaletsizliği bir yangından daha çabuk önlemek gerekir'. Bu nedenle yöneticileri ve yetkilileri uyarmayı ertelenemez bir yurttaşlık görevi sayıyoruz.
"TÜM SORUNLARIN TEMELİ ADALETSİZLİK"
Tüm sorunlarımızın temeli adaletsizliktir. Adalet, hukukun üstünlüğüyle, devlet yönetiminin hukuka bağlı ve hukuk önünde herkesin eşit olmasıyla sağlanır. Hukukun üstünlüğü yoksa adalet yoktur.
Hukuk, yurttaşların haklarının güvencesi ve devletin temeldir. Devlet meşruiyetini hukuktan alır. Hukukun taraflılıkla ve ayrımcı anlayışlarla uygulanması devletin temelini çürütür: Devletin meşruiyeti, halkın devlete güveni, adalet duygusu ve birlikte yaşama iradesi zedelenir.
Hukukun ve adaletin olmadığı yerde barış ve huzur, barış ve huzurun olmadığı yerde üretim, verim, gelişme ve kalkınma olmaz. Ekonomi düzelmez, demokrasi sağlıklı yürümez. Çünkü barışın da, bereketin de temeli adalettir. Bertolt Brecht'in ünlü deyişiyle 'adalet halkın ekmeğidir'
Hukuki öngürülebilirlik ve ve hukuki güvenlik, insan haklarına saygı, her türlü ayrımcı uygulamanın ortadan kaldırılması, yolsuzluklara yol verilmemesi, idarenin yargısal denetimi ve adil yargılama, hukukun üstünlüğünün vazgeçilmez gerekleridir.
"TÜRKİYE'DE HUKUK DEVLETİ ASKIDADIR"
Türkiye'de hukuk devleti askıdadır. Özellikle 2017 Anayasa değişikliğiyle 'Yürütme erki' kişiselleşmiş, 'yasama ve yargı' fiili olarak yürütmenin yönlendirmesi ve kontrolü altına girmiştir.
Demokrasinin temeli olan 'kuvvetler ayrılığı', kuvvetler birliğine dönüşmüştür. Anayasa'nın açık hükümlerine karşın AYM ve AİHM kararlarına çoğunlukla uyulmamaktadır. Yasaların uygulanmasında siyasi tercihler ve keyfilik egemen olmuştur.
"MAKUL GEREKÇELERDEN YOKSUN TUTUKLULUKLAR..."
Makul gerekçelerden yoksun tutukluluklar, yargılama süresini gereksiz olarak uzatmak, iltisak ve irtibat gibi uydurma delillerle yeni suçlar ihdas etmek, gizli tanık kullanılarak suç icat ve isnat etmek, mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilenlerin mal ve mülklerin el koymak, AİHM'in kararlarını görmezden gelmek, kayyım atamaları ve KHK gibi uygulamalar anayasayı, uluslararası hukuku ve insan haklarını doğrudan ihlal etmektir.
Hukukta öngörülebilirliğin zedelenmesi, yasal engeli olmayan insanların haksız yere ve hukuka aykırı olarak işinden, aşından yoksun bırakılması, çalışma hakkının ve mülkiyet güvencesinin ortadan kalkması, giderek bir 'korku ortamı' görüntüsü oluşturmakta ve bu görüntü içerde toplumun huzur ve refahına, dışarda ülkemizin saygınlığına zarar vermektedir.
İmzacılar
Abdulbaki Erdoğmuş (Diyarbakır eski Mv), Ali Rıza Çoban (Doç.Hukukçu), Bahattin Yücel (Turizm eski Bakanı), Beyhan Aslan (Denizli eski Mv), Doğu Ergil (Prof), Erdal Türkkan (Prof), Ertuğrul Günay (Kültür ve Turizm eski Bakanı), Ertuğrul Yalçınbayır (Eski Başbakan Yardımcısı), Figen Çalıkuşu (Avukat-Yazar), Hakan Tartan (Çalışma eski Bakanı), Haluk Özdalga (Ankara eski Mv), Haşim Kılıç (Anayasa Mahkemesi eski Başkanı), Helün Fırat (İşletmeci- Dengir Fırat’ın kızı), Hüseyin Çelik (Milli Eğitim eski Bakanı), Mehmet Altan (Prof), Müslim Doğan (Kalkınma eski Bakanı), Nesrin Nas (İstanbul eski Mv) ve Suat Kınıklıoğlu (Çankırı eski Mv).